Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanlıurfa’da depremzedelerle iftar programında yaptığı konuşmada, “"Asırlık hizmetleri 20 yıla sığdırdığımız bu başarının arkasında güçlü bir yönetim, güçlü bir siyasi irade vardır” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, depremzedelerle iftar programında yaptığı konuşmada, Şanlıurfa'nın bir kez daha ahde vefasını ve millî iradenin sarsılmaz kalesi olduğunu gösterdiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcıların, son günlerini yaşanan Ramazan ayını, yarın idrak edilecek Kadir Gecesi'ni ve Ramazan Bayramı'nı tebrik etti.
Şanlıurfa'yı da etkileyen 6 Şubat depremlerinin sadece ülkenin değil, insanlık tarihinin en yıkıcı tabii afetlerinden biri olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ardından gelen sellerde 17'si Şanlıurfa'dan 21 canı kaybettiklerini kaydetti.
Depremde ve sellerde hayatını kaybeden 50 bini aşkın insana Allah'tan rahmet dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Üst üste gelen deprem afetleri sebebiyle 11 ilimizdeki 14 milyon insanımız mağdur oldu. Birçok vilayetimizde ve ilçemizde neredeyse hasar görmeyen bina kalmadı. 1999 öncesinde inşa edilen binaların depreme karşı mukavemetinin son derece düşük olduğunu gördük. Ülkemiz genelindeki 311 bin binadaki 872 bin bağımsız kısım kullanılamaz hâle geldi. Şanlıurfa'da da 12 bin 728 binadaki 22 bin 469 bağımsız bölüm orta ve üstü seviyede hasar gördü. Milletlerin tarihinde yüz yılda bir başına gelecek böyle büyük bir felaket karşısında maalesef ülkemizdeki kimi çevreler iyi bir imtihan veremedi. Üzülerek ifade etmek isterim ki birileri daha ilk günden itibaren yardımcı olmak yerine depremi ve acılarımızı istismar etmenin peşine düştü. Milletimiz kan ağlarken 'Biz de bir derde derman olalım' demediler. İnsanımızın yükünü hafifletelim, bir yetimin öksüzün, garibin elinden de biz tutalım demediler. Tamamı yalan ve yanlış iddialarla zaten içine ateş düşmüş kardeşlerimizi galeyana getirmeye çalıştılar. Geldiler, bol bol nutuk attılar. Yıkıntılar önünde kameralara poz verdiler. Sonra da depremi ve depremzedelerimizi gündemlerinden çıkardılar. Milletimiz burada hayata tutunma mücadelesi verirken onlar koltuk peşinde, bakanlık peşinde, makam ve mevki peşinde koşuyorlar."
“DOĞRULARI SÖYLEMEKTEN, HAKKI VE HAKİKATİ HAYKIRMAKTAN ASLA ÇEKİNMEYECEĞİZ”
"Bir de yalan olduğunu kendilerinin de bal gibi bildiği vaatlerle insanımıza hayal satmaya çalışıyorlar" Cumhurbaşkanı diyen Erdoğan, şunları kaydetti: "Göreve gelirlerse her şeyi bedava vereceklermiş. Madem her şeyi bedava verebiliyordunuz, yıllardır yönettiğiniz İzmir'de, Eskişehir'de, İstanbul'da, Ankara'da, Muğla'da niçin oradaki vatandaşlarımıza bedava vermediniz. Afetzedelerimizi kaderlerine terk etmek yerine neden İzmir depreminden sonra evleri bedava yapıp, teslim etmediniz? Yine gittik biz yaptık. Bu yalancılığı, sahte vaatleri bırakın. Elinizden tutan, sizi engelleyen mi oldu? Daha seçim öncesi söz verip de sonradan dönüp bakmadıkları sayısız vaatleri var. Biz gerçekleri yüzlerine çarpınca da bu sefer rahatsız oluyorlar, bize saldırıyorlar, hedef alıyorlar. Onlar ne kadar rahatsız olurlarsa olsunlar biz doğruları söylemekten, hakkı ve hakikati haykırmaktan asla çekinmeyeceğiz. Afet bölgesindeki kardeşlerimiz her şeyin farkında. Kimin sadece laf kalabalığı yaptığını, kimin ne iş yaptığını depremzedelerimiz görüyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanlıurfalıların siyasi ihtiraslarının peşinden gidenleri de gece gündüz demeden Şanlıurfa halkı için çalışanları da çok iyi bildiğini, laf üstüne laf koyanlardan değil hep taş üstüne taş koyanlardan olduklarını dile getirdi.
Milletin derdiyle dertlendiklerini, sıkıntısına çözüm aradıklarını, sevinciyle sevindiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, perşembe Malatya'ya, cuma Diyarbakır'a misafiri olduklarını, her iki ilde de afet konutlarının temelini attıklarını, dün Kocaeli'de hem şehir hastanesini açtıklarını hem de depremzedelerle iftar sofrasında bir araya geldiklerini anımsattı.
Deprem bölgesinde 100 binin üzerinde konut ve köy evinin inşaat sürecinin başladığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hedefimiz ilk 1 yıl içinde 319 bin konut ve köy evini tamamlamak, toplam 650 bin konut yaparak tüm şehirlerimizi ayağa kaldırmak. Şanlıurfa'da da 11 bin konut ve köy evi inşa edeceğiz. Her birinizi yeni yuvalarınıza kavuşturuncaya kadar çalışacağız. Benim Urfalı kardeşlerim tamamen huzura erene dek, gönül huzuruyla işine, gücüne, hayatına dönene dek yanınızda olmayı sürdüreceğiz" dedi.
"BİNLERCE GENCİMİZİ TERÖRÜN AMANSIZ DİŞLİLERİ ARASINDA KAYBETTİK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin yıllarca terörün, istikrarsızlığın, yatırım ve hizmetlerde geri bırakılmanın çilesini çektiğini ifade etti.
Terör ile güvensizlik ortamının hep birbirini beslediğini, terör olunca bölgeye yatırım gelmediğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Yatırım gelmeyince kalkınma, üretim, ekonomik büyüme olmadı. Üretim olmayınca istihdam olmadı. Gençlerimiz, işsiz, güçsüz kaldı. İşsiz kalan gençlerimiz, maalesef bu sefer terör örgütleri için kolay lokma hâline geldi. Kırk yılı bulan bölücü terörle mücadele tarihimizde binlerce gencimizi terörün amansız dişlileri arasında kaybettik. Yatırıma, üretime, eğitime, sağlığa, tarıma ayırmamız gereken kaynakları başka yerlerde harcamak mecburiyetinde kaldık. Bu ikilem yıllarca ülkemizi esir aldı. Türkiye çok uzun bir dönem sıkıştırıldığı bu girdaptan maalesef çıkamadı."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörün, emperyalistlerin Türkiye'nin başına musallat ettiği en büyük bela olduğunu ve bu meselenin kesin ve kati olarak çözülmeden ülkenin huzura, siyasi, ekonomik hedeflere ulaşamayacağını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terör örgütlerinin bu topraklardan defolup gitmesinin önemine işaret ederek, kalıcı güvenlik açısından ülke içinde tek bir teröristin dahi kalmamasının yeterli olmadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Silahının namlusu Türkiye'ye dönük teröristlerin olduğu her yer, bekamıza yönelik bir tehdit kaynağıdır. Ayn el-Arap'ta terörist varsa Suruç nasıl emniyet içinde olabilir? Tel Abyad'ta istikrarsızlık varsa Akçakale nasıl huzura erebilir? Bu durum bilhassa sınır hattındaki il ve ilçelerimizin tamamı için geçerlidir" diye konuştu.
"SURİYE VEYA IRAK'IN KUZEYİNDE TERÖR OLUŞUMU VARKEN GÜVENDE OLAMAYIZ"
Türkiye'nin millî güvenliğinin hudutların dışında başladığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: "Bölgemiz sükûnete kavuşmadan biz başımızı yastığa huzurla koyamayız. Hemen yanı başımızda terör örgütleri yuvalanmışken, teröristler ellerini kollarını sallayarak gezerken kendimizi rahat hissedemeyiz. Suriye'nin veya Irak'ın kuzeyinde hava gücüyle, kara gücüyle, asimetrik silahlarla donatılmış bir terör oluşumu varken biz asla güvende olamayız. Bu ülkeleri güvenliğe, huzura, refaha hasret bırakanların gayesi Türkiye'yi de aynı cendereye sokmaktır. Biz işte buna izin vermedik, vermeyeceğiz. İnşallah önümüzdeki dönemde aynı doğrultudaki gayretlerimizi arttırarak sürdüreceğiz.
Kimsenin, hiçbir küresel ve bölgesel aktörün gözümüzün içine bakarak ülkemizin güvenliğini tehlikeye sokmasına eyvallah etmeyeceğiz. Bu konudaki kararlılığımızı defalarca gösterdik. Gerek sınırlarımız içinde kesintisiz süren operasyonlarımız gerekse sınır ötesi harekâtlarımız sayesinde ülkemizin terörle ne iç içe ne de yan yana yaşamayacağını açıkça ortaya koyduk. Bu tavrımızdan asla geri adım atmayacağız. Bütün bu adımları atarken tavizimiz kesinlikle yok ve bu mücadelemize inşallah kararlılıkla devam edeceğiz."
"ŞANLIURFA'YA 20 YILDA 138 MİLYAR LİRALIK YATIRIM YAPTIK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Şanlıurfa'ya sadece son 20 yılda 138 milyar liralık yatırım yaptıklarını, eğitim, sağlık, ulaşım, sanayi, tarım, turizm ve diğer alanlarda sayısız eserler kazandırdıklarını anlatarak, şöyle devam etti: "Asırlık hizmetleri 20 yıla sığdırdığımız bu başarının arkasında güçlü bir yönetim, güçlü bir siyasi irade vardır. Ülkemizin kaynaklarını tefecilere, çetelere, bir avuç elite, elinde viski kadehiyle ahkâm kesen seçkinlere yedirmeme kararlılığımız var. Bay bay Kemal ne diyor, 'İngiltere'den 300 milyar dolar getiriyormuş' Nerede bu para? Nasıl getiriyorsun? Yahu sana kim güvenir de böyle bir parayı verir? Açık açık da söylüyor. Demek ki bunlar tefeciliğe soyundu, başka bunun izahı yok. Daha dur bakalım, seçim mi kazandın? Ne oldu da böyle bir parayı getiriyorsun? Benim milletim bu tefecilere, bu bay bay Kemal'e ve yandaşlarına 14 Mayıs'ta gereken dersi verecek mi? Öyleyse durmak yok, yola devam. Vesayet sistemi yerine tüm kurumları ve kurallarıyla demokrasiyi tesis etme mücadelemiz var. Milletimizin başına bela olan eli kanlı canileri tasfiye etme cesaretimiz var.
Bu bay bay Kemal şu anda terör örgütüyle yan yana mı? Bunlar Diyarbakır'da 51 vatandaşımızı sokağa dökerek, onların ölümüne neden olmadı mı? Bu Selo şimdi nerede? Edirne'de. Bay bay Kemal ne diyor? 'Geleceğiz ve Selo'yu da cezaevinden çıkaracağız. Bitmedi, bir de evlat katili... O da nerede? Ada'da. Onu da çıkaracaklarmış. Ya ne zamandan beri katiller, bir hukuk devletinde, onların çıkarılmasına yönelik söz verip 'Onları çıkaracağız' diyerek oy topluyorlar. Türkiye bir terör devleti değildir. Türkiye adaletle hükmedilen, hakkın egemen olduğu bir devlettir. Benim milletim bu teröristlerle kol kola gezenlere, teröristlerle beraber hareket edenlere 14 Mayıs'ta gereken dersi verecektir, ben buna inanıyorum."
"KAZANIMLARDAN TAVİZ VEREMEYİZ"
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde artık bambaşka bir havanın hâkim olduğunu ve son 40 yılın en huzurlu ve en rahat günlerinin yaşadığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Yıllardır terör sebebiyle aksayan hizmetler artık katbekat fazlasıyla bölgedeki kardeşlerimizin istifadesine sunuluyor. Uğrunda nice ağır bedeller ödediğimiz, nice zorluklara göğüs gerdiğimiz bu kazanımlardan artık taviz veremeyiz. Türkiye'nin 1980'lerin, 1990'ların karanlık ve kaotik günlerine tekrar dönmesine rıza gösteremeyiz. Son günlerde iyice şımaran, pervasızlaşan bölücülerin ve FETÖ'cülerin evlatlarımızın hayallerini çalmasına müsaade edemeyiz. İşte 14 Mayıs, diğer pek çok husus yanında bunun için de karar günüdür.
Bölücü örgüt ve uzantılarının alenen destek beyan ettiği yedili koalisyonun Türkiye'yi hiçbir alanda ileri taşıması mümkün değildir. Daha birbiriyle anlaşamayan bir yapının anlaşarak, ülkemizin sorunlarını çözmesi mümkün değildir. Adam Kandil'den meydan okuyor. Kandil'den veriyor, veriştiriyor. Ne diyorlar? 'Bunlar Cumhur İttifakı'nın karşısında gereğini yapacaklarmış.' Ya bunlar benim Kürt kardeşlerimin yavrularını Kandil'e kaçıranlar değil mi? Hiç acımaları oldu mu? Bu kaçırılan yavrular şu anda nerede? Bir kısmı geldi ama maalesef çoğu hâlâ Kandil'de. Her türlü tacizi, tecavüzü, bu alçaklar bu kızlarımıza yaptılar mı? Yapıyorlar mı? Buradan annelere sesleniyorum, babalara sesleniyorum. Gelin dik durun, dimdik durun ve 14 Mayıs'ta bu hesabı bunlara sorun."
YORUMLAR